Tarım Dergisi tarlasera
tarlasera SATIN AL
Kapat

28.12.2015

Marullarda bakteriyel leke hastalığı ve mücadelesi

Prof. Dr. Yeşim AYSAN / Dr. Raziye ÇETİNKAYA YILDIZ

Türkiye’de ilk defa 2000’li yıllarda görülmeye başlayan ve Çukurova’daki marul üretimini durma noktasına getiren bakteriyel leke hastalığı, yağışın fazla olduğu yıllarda etkisini arttırıyor. Hastalıkla mücadelede ise kültürel önlemlerin etkisi oldukça büyük.

Çukurova bölgesinde kış sezonunda marul üretimi ekonomik olarak önemli yer kaplamaktadır. Son yıllarda marul üretim alanlarında fungal ve viral hastalık etmenlerinin yanı sıra bakteriyel bir etmen olan Xanthomonas vitians’ın neden olduğu bakteriyel leke hastalığı ile ilgili şikâyetler gündeme gelmektedir. İlk kez 1918 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde saptanan marul bakteriyel leke hastalığının varlığı, daha sonra İtalya, Almanya, Brezilya, Avustralya, Japonya ve Güney Afrika gibi dünyanın çeşitli ülkelerinde bildirilmiştir. Ülkemizde ise hastalık ilk kez Erzurum ilinde 2000 yılında saptanmış, daha sonrada Çukurova bölgesinde 2004 yılında hastalığın varlığı bildirilmiştir. Hastalığın en önemli yayılma yolu olan bulaşık tohumlar uygun çevre koşullarında geliştiğinde, Çukurova bölgesinde marul yapraklarında şiddetli lekeler oluşmuş, ürünün tamamı pazarlanamaz duruma gelerek üretici tarafından tarlada çürümeye terk edilmiştir. Uygun iklim koşullarında şiddetli epidemiler yapan bu hastalık etmeni çevre şartları uygun olmadığında ya hiç oluşmaz ya da marul yapraklarında çok az leke oluşturur.

Hastalık Belirtileri Nelerdir?

Hastalık etmeni Xanthomonas vitians marul yapraklarında düzensiz siyah-kahverengi lekelere neden olarak marulun pazar değerini tamamen yok etmektedir. Yaşlı yapraklarda hastalık su emmiş lekeler şeklinde başlayıp zamanla koyulaşır (Foto 1, 2, 3). Marul yaprağının yapısından dolayı yaprak lekeleri damarlarla sınırlı olduğu için, lekeler V şeklinde, siyah ve köşeli bir görünüm alır. Hastalık şiddetli olarak görüldüğünde lekeler birleşerek yaprağın tamamını kaplar ve zamanla yaprağın sararak kurumasına neden olur. Çok yaşlı olan yapraklarda ise lekeler kuruyarak kâğıdımsı bir görünüm alır. Hastalık tohum kaynaklı olarak başladığında ilk belirtiler kotiledon yapraklarda görülür. Kotiledon yapraklarda gözlenen kahverengimsi siyah lekelerin etrafı sarı bir hale ile çevrilidir (Foto 4). Genç bitkilerde etmen bazen gövde dokusu içine girerek çürümeye neden olabilir. Bakteri iletim demetlerine girdiğinde belirti oluşturmadan yaşamını sürdürür. Tipik bakteriyel belirti olan sarı renkli akıntılar çok nemli koşullar altında nadiren görülür.

Hastalığın Yaşam Döngüsü Nasıldır?

Hastalığın başlaması ve yayılması için serin ve nemli hava koşulları gerekmektedir. Yağmurların fazla olduğu yıllarda ya da yağmurlama sulamanın yapıldığı üretim alanlarında hastalık çok daha fazla gözlenmektedir. Bakteri, bitkilere açılan yaralardan ve doğal açıklıklardan girer. Su sıçratmaları ile hastalık bir bitkiden diğerine kolaylıkla yayılabilmektedir. Hastalığın en önemli kaynağı bulaşık tohumlardır. Çiçeklenme döneminde hastalık etmeni Xanthomonas vitians tohum yatağına dışarıdan girerek tohuma yerleşmektedir. Hastalıkla bulaşık tarlalarda kalan bitki artıkları da bir sonraki yıla hastalığın taşınmasına neden olmaktadırlar. Hastalık etmeni, marul tarlalarındaki yabancı otlar üzerinde belirti oluşturmadan yaşayabilir ve yeni üretim sezonunda inokulum kaynağı olarak rol oynayabilir.

Hastalıkla Mücadele Neler Önerilmektedir?

Kültürel önlemler: Üretimde hastalıksız tohum ve fide kullanımı önerilmektedir. Hastalıkla bulaşık tarlalardan alınan tohumlar kullanılmamalıdır. Hasattan sonra tarladaki bitki artıkları yok edilmelidir. Özellikle üretim sezonu içerisinde hastalanmış bitkiler var ise bunlar hemen üretim alanından uzaklaştırılmalıdır. Hastalığa karşı ticari anlamda üretimi yapılan dayanıklı çeşitler mevcuttur. Dayanıklı çeşit kullanımı hastalıkla mücadelede oldukça etkili bir yoldur. Etmenin yabancı otlarda belirti oluşturmadan yaşayabildiği göz önünde tutularak, yabancı otlarda mücadeleye önem verilmelidir. Üretim alanının fazla sulanmasından ve özellikle yağmurlama sulamadan kaçınılmalıdır. Hastalıkla mücadelede 2-3 yıllık ekim nöbeti uygulamasının iyi sonuç verdiği gözlenmiştir.

Kimyasal mücadele: Hastalıkla mücadelede bakırlı preperatlar hastalığın mücadelesinde önerilmekte, fakat bazı yörelerde bakırlı preperatlar da yeterli ve etkin bir mücadele sağlayamamaktadır.

Sayfa ilk kez okundu.

En çok okunan makaleler

Yorumlar
    Bu yazı için henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.
Yorum Yaz

Yorumunuz Gönderildi