
İsrail’in İran’a saldırılarıyla başlayan savaş, sadece bölgeyi değil, tarımın küresel altyapısını da ciddi biçimde sarsıyor. Çatışmanın silahlarla sınırlı kalmadığı bu denklemde, gübre sektörü adeta görünmez bir cephede yara alıyor. Üretim merkezleri duruyor, navlun rotaları değişiyor; üreticiler ise hem belirsizlik hem de maliyet dalgalarıyla mücadele ediyor.
Gübre üretiminde kritik kırılma
Azot bazlı gübrelerin üretimi büyük ölçüde doğal gaz tedarikine bağlı. Ancak İsrail’in saldırılarıyla başlayan enerji krizleri, İran ve Mısır’daki ana üretim tesislerini devre dışı bıraktı. Bu, küresel piyasalarda domino etkisi yarattı: Üre üretimi bir anda yavaşladı, arz daraldı, fiyatlar ise yükselişe geçti.
İran’ın gübre ihracatının durması, Hindistan’dan Afrika’ya kadar birçok ülkeyi doğrudan etkiliyor. Bu ülkeler, alternatif kaynaklara yönelirken, Mısır ve Rusya gibi üreticilere olan talep aşırı yoğunlaştı.
Artan sigorta ve navlun maliyetleri
Savaş yalnızca üretimi değil, taşımayı da tehdit ediyor. Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz gibi geçiş noktalarının riskli hâle gelmesi, sigorta firmalarını alarma geçirdi. Nakliye maliyetleri yüzde 30 ila yüzde 100 arasında artarken, bazı armatörler bölgeden geçmeyi tamamen bıraktı. Bu da tedarik süresini uzattı, stok planlamalarını alt üst etti. Hürmüz Boğazı’nın tamamen kapanması ise dün denklemi büyük bir belirsizliğe sokacak.
Panik alımları başladı
Azotlu gübre fiyatları, birkaç hafta içinde ciddi artış gösterdi. Tedarikteki belirsizlik, birçok ülkede “panic buying” eğilimini körükledi. Özellikle Hindistan, Endonezya ve Brezilya gibi tarımsal devler, büyük alım anlaşmaları yaparak arzı güvence altına almaya çalışıyor. Ancak bu durum, daha küçük alıcılar için piyasada yer kalmaması anlamına geliyor.

Üretim, fiyatlar, toplumsal gerilim
Gübre arzının daralması, doğrudan verim kaybı riskini beraberinde getiriyor. Buğday, mısır ve pirinç gibi stratejik ürünlerde yeterli gübre kullanılmazsa, rekolte düşecek. Bu da dünya genelinde gıda fiyatlarının artmasına ve özellikle yoksul bölgelerde gıda güvensizliğinin tırmanmasına neden olabilir.
Türkiye gibi hem ithalatçı hem de üretici rolünde olan ülkelerde bu tablo daha karmaşık. Gübre fiyatlarındaki artış, üreticinin maliyetini yükseltiyor ve ürün desenini doğrudan etkiliyor. Bu da hem iç piyasada hem de ihracatta dalgalanmalar yaratabilir.
Yeni arayışlar
Bu krizle birlikte ülkeler hem tedarikçi yelpazelerini genişletmek hem de yerli üretime ağırlık vermek zorunda kalıyor. Fas, Rusya ve bazı Güneydoğu Asya ülkeleri öne çıkan alternatifler arasında.
Ancak uzmanlar, kısa vadede bu tür dönüşümlerin yeterli olmayacağı görüşünde. Bu nedenle “stratejik stoklar”, tıpkı petrol rezervleri gibi, gübre için de hayati bir güvenlik önlemi olarak görülüyor.
Savaş istenmeyen sonuçlara gebe
Ortadoğu'daki sıcak çatışmaların gölgesinde, küresel tarım sistemleri görünmez ama sarsıcı bir savaş yaşıyor. Gübre, bu savaşın merkezinde yer alıyor. Ancak savaşın sürmesinin ve genişlemesinin düşünmek bile istemeyeceğimiz sonuçlar doğuracağı aşikar.