
Tarım sektörü, son on yılda dijital teknolojilerin hızlı entegrasyonuyla birlikte köklü bir dönüşüm geçiriyor. Akıllı sulama sistemlerinden, yapay zekâ destekli hasat tahminlerine; otonom traktörlerden blockchain tabanlı ürün izleme sistemlerine kadar pek çok yeni teknoloji, üretim verimliliğini artırıyor. Ancak bu dijitalleşme aynı zamanda yeni güvenlik risklerini de beraberinde getiriyor, tehdidin adı: Dijital terörizm
Kodlarla gelen kriz
Dijital terörizm, yalnızca banka sistemlerini, devlete ait veri tabanlarını ya da sosyal medyayı değil, bir üreticinin günlük yaşamını da hedef alabiliyor. Modern tarımda artık neredeyse her şey bir “veri” meselesi. Sulamadan gübrelemeye, hasattan pazarlamaya kadar pek çok aşama sensörlerle, uzaktan erişimli cihazlarla ve yapay zekâ destekli karar sistemleriyle yürütülüyor. Bu da bir hackerın bilgisayar başında vereceği birkaç komutun, binlerce dönüm araziyi etkileyebileceği anlamına geliyor.
Tarımın açık kapıları
Otonom tarım araçları uzaktan müdahaleye açık. Saldırganlar, GPS verilerini çarpıtarak bir traktörü yanlış parsele yönlendirebilir ya da makineyi tamamen devre dışı bırakabilir.
Sulama ve gübreleme sistemleri, IoT cihazlarıyla kontrol ediliyor. Bir siber saldırı sonucunda, tarlalar kuruyabilir veya gübreyle yakılabilir.
Veri manipülasyonu, üreticileri en zayıf noktalarından vuruyor. Yanlış hava durumu verisiyle erken hasat yapmaya karar veren bir üretici, sezonu büyük kayıpla kapatabilir.
Blockchain tabanlı ürün izleme sistemlerine müdahale, tedarik zincirinde güveni sarsıyor. Bir ürünün “organik” olduğu bilgisi değiştirildiğinde, sadece etik değil, ekonomik bir kriz de baş gösterebilir.

Çözüm: Siber kalkanlı tarım politikaları
Peki, çözüm ne? Uzmanlara göre yapılması gerekenler net. Üreticilere siber okuryazarlık eğitimi verilmeli. Traktör süren eller, artık dijital güvenlik protokollerini de bilmeli. Tarım teknolojisi şirketleri, sistemlerini düzenli olarak test etmeli ve siber güvenlik altyapılarını güçlendirmeli. Ulusal düzeyde acil müdahale mekanizmaları, tarım sektörünü kapsayacak şekilde genişletilmeli. Veri yedekleme ve şifreleme politikaları, tıpkı büyük finans kuruluşlarındaki gibi titizlikle uygulanmalı.
Sadece topraklar değil, sunucular da korumaya muhtaç
Dijitalleşen tarım, üretimde devrimsel kolaylıklar ve verim artışı sağlarken, beraberinde yeni güvenlik risklerini de getiriyor. Bu nedenle dijital tarım altyapıları sadece işlevsellik açısından değil, siber dirençlilik bakımından da değerlendirilmeli. Tohumdan sofraya uzanan zincirin her halkası artık dijital ve bu halkaların kopması, sadece üreticiyi değil tüm toplumu etkiler. O yüzden artık sadece “bereketli topraklar” değil, güvenli sunucular da korumaya muhtaç. Geleceğin tarımı, sadece dijital değil, aynı zamanda güvenli olmalı.