
Pazar tezgahlarında morun gölgesinde kalan beyaz patlıcan, Türkiye’de olduğu gibi dünyada da nadiren rastlanılan özel bir sebze.
Türkiye’de patlıcan denince akla ilk koyu mor, parlak kabuklu klasik çeşit geliyor. Ancak Anadolu’nun bazı bölgelerinde, daha az bilinen, daha sade bir görünüme sahip bir tür daha yetişiyor: Beyaz patlıcan. Az sayıda üretici tarafından ekilen ve çoğu zaman yerel pazarlarda karşılaşılan bu tür hem tarımsal özellikleriyle hem de sofralardaki farklılığıyla dikkat çekiyor.
Önündeki engel raf ömrü
Beyaz patlıcan sıcak iklimi ve iyi drene edilmiş toprakları tercih ediyor; üretim süreci mor patlıcanla büyük oranda benzerlik gösteriyor. Ancak beyaz kabuğu, güneş yanığına karşı daha hassas olduğundan üretimde ekstra dikkat istiyor. Bununla birlikte kısa raf ömrü ve nakliye zorlukları nedeniyle geniş pazarlarda yaygınlaşamıyor.
Yaz sezonunda erken hasat imkânı sağlayan beyaz patlıcan, yapısal olarak daha az tohum içerirken, eti yoğun ve kabuğu ince. Bu özellikler onu hem yemeklik hem közlemelik olarak cazip kılıyor.
Dünyada niş bir lezzet
Besin değeri açısından mor patlıcana benzer şekilde düşük kalorili ve lif yönünden zengin bir sebze ancak mor patlıcana rengini veren antioksidan pigment olan antosiyanin, beyaz türde oldukça düşük. Buna rağmen daha az acılığı ve yumuşak tadıyla bazı yemeklerde tercih sebebi olabiliyor.
Uluslararası ölçekte de beyaz patlıcanın durumu benzer şekilde sınırlı. İtalya ve Hindistan gibi bazı bölgelerde bilinse de geniş çaplı üretimi yapılmıyor. Genellikle özel üreticiler, butik çiftlikler ve geleneksel tohumlarla ilgilenenler tarafından yaşatılıyor. Dünya mutfaklarında da hâlâ niş bir yere sahip.
Hak ettiği ilgiyi görmesi mümkün
Genel olarak beyaz patlıcan hem Türkiye’de hem dünyada az tanınan ama üretim açısından uygulanabilir, mutfakta ise özgün bir tat sunan bir sebze. Doğru üretim stratejileri ve tüketici farkındalığıyla, bu gölgede kalmış türün yeniden hak ettiği ilgiyi görmesi mümkün.