
Türkiye ve Polonya, tarım ekonomilerinde küçük parsel sorunuyla mücadele eden iki ülke. Her ikisi de uzun süredir “arazi toplulaştırması” politikaları yürütüyor. Ancak uygulama modeli, çiftçi katılımı ve yatırım kalitesi açısından birbirinden oldukça farklı yollar izleniyor. Bu fark, yalnızca kırsal haritalarda değil, uygulamanın etkisinde de açık biçimde kendini gösteriyor.
Türkiye: Mühendislik başarısı, katılım zayıf
Türkiye'de arazi toplulaştırması çalışmaları 1960'larda başladı. 2005 sonrası hızlanan uygulamalar bugün Devlet Su İşleri (DSİ) ve Tarım ve Orman Bakanlığı üzerinden yürütülüyor. DSİ verilerine göre 2023 sonu itibarıyla 7,1 milyon hektar alanda toplulaştırma tamamlandı.
Öne çıkan veriler:
- Ortalama işletme büyüklüğü: 6,1 hektar (TÜİK, 2020)
- İşletme başına ortalama parsel sayısı: 10,8
- Tarımsal işletmelerin yüzde 78’i, 10 hektarın altında
Uygulamalar teknik açıdan ilerliyor ancak süreçler büyük ölçüde merkezi otorite eliyle yürütülüyor. Çiftçi katılımı sınırlı, karar süreçleri çoğunlukla teknik birimlerce yönetiliyor. Toplulaştırma tamamlandığında tapular teslim ediliyor ancak sahada yaşanan mülkiyet itirazları, yol ve su erişimi sorunları süreci uzatabiliyor.
Polonya: Katılımcı planlama, AB destekli dönüşüm
Polonya’da ise arazi toplulaştırması, 2004'teki Avrupa Birliği üyeliği sonrası AB fonlarıyla entegre şekilde yeniden tasarlandı. Uygulamalar ilçe düzeyindeki valilikler ve tarım ajansları eliyle yürütülüyor. Her projede çiftçi toplantıları, çevresel değerlendirmeler ve altyapı planlaması zorunlu tutuluyor.
Temel göstergeler:
- Ortalama işletme büyüklüğü: 10,5 hektar (EUROSTAT, 2022)
- İşletme başına ortalama parsel sayısı: 7,8
- 2010–2020 döneminde toplulaştırılan alan: yaklaşık 1 milyon hektar
Projelere Avrupa Kırsal Kalkınma Fonu’ndan yüzde 80’e varan destek sağlanıyor. Yol ağı, sulama ve çevresel koruma alanları, toplulaştırma sürecine entegre ediliyor. Süreçler genellikle 2 ila 4 yıl arasında tamamlanıyor.
Uzman Görüşü: Katılım ve izleme mekanizması belirleyici
Kırsal planlama uzmanlarına göre, toplulaştırmanın başarısı yalnızca teknik altyapıyla değil, uygulama sürecinin şeffaflığı ve çiftçinin karar alma süreçlerine dahil edilmesiyle ölçülmeli.
Türkiye’de teknik kapasite güçlü olmasına rağmen, projelerde etki değerlendirme, sosyal analiz ve geri bildirim mekanizmaları zayıf. Bu durum, projelerin yerel düzeyde sürdürülebilirliğini sınırlıyor.
Toplulaştırma yöntemi sonucu doğrudan etkiliyor
Türkiye ve Polonya örneği, benzer bir soruna farklı yaklaşımların nasıl farklı sonuçlar doğurabileceğini ortaya koyuyor. Polonya’nın çok paydaşlı, AB destekli ve yerel planlamayla bütünleşik modeli, kırsal kalkınmaya doğrudan katkı sağlıyor. Türkiye’de ise merkezi planlamayla teknik ilerleme sağlansa da uzun vadeli etki için uygulama modelinde katılımcılık, sosyal etki ve takip süreçleri güçlendirilmek zorunda.