Biyoyakıtlar ilk olarak İkinci Dünya Savaşı’nda tarımın gündemine geldi. Ticari üretimi ve kullanımı ise 80’li yıllarda başladı. 1934 tarihli belgeler ise Türkiye’de biyoyakıtların daha da eskiye uzandığını gösteriyor.
Geleceğin en önemli enerji kaynaklarından biri olarak görülen biyoyakıtlar bugün tarımın en stratejik üretim kollarından biri. Bugünkü anlamıyla biyoyakıtların tarih sahnesine çıkışı ise 70’li yılların sonunda yaşanan petrol krizinin ardından başlayan alternatif arayışlarına dayanıyor.
Bu tarihlerde bitkilerden elde edilen etanolün motorlu taşıtlarda kullanılmaya başlaması bir milat niteliğinde. Etanolden gerçekçi bir yakıt alternatifi elde etmek için yapılan çalışmalar ise İkinci Dünya Savaşı’na kadar uzanıyor.
Birinci Ziraat Kongresi’nden tarihi belgeler
Türkiye’de biyoyakıtlara dair bilinmeyen bir gerçeği ise 1931 yılında gerçekleştirilen Birinci Ziraat Kongresi arşivleri ortaya koyuyor. Kongre belgelerinde, tarımsal üretimde traktör yakıtı olarak yine bitkisel yağlardan yararlanılabileceği belirtiliyor.
1934 yılında ise Atatürk’ün onayıyla Atatürk Orman Çiftliği bünyesinde “Bitkisel Yağların Tarım Traktörlerinde Kullanımı” isimli çalışma başlatılıyor. Bu döneme ait belgeler, bitkisel kaynaklardan elde edilen biyodizelin araç motorlarında kullanıldığını göstermesi itibariyle tarihi öneme sahip.
Dünyada ABD ve Brezilya önde
Bugün itibariyle ABD 31, Brezilya ise 1 milyon ton ile biyoyakıt üretiminde başı çekiyor. Toplam üretimi 5,5 milyon tonu bulan Almanya ve Fransa ise AB’nin biyoyakıtta öncü ülkeleri. Türkiye’de ise uzun yıllar sonra 2001’de yeniden başlayan çalışmalar ile bugün 160 bin ton biyoetanol üretim altyapısı sağlanmış durumda.