Tarım Dergisi tarlasera
tarlasera SATIN AL
Kapat

13.2.2018

Hollanda’nın tarımsal üretimi nasıl fazla veriyor?

hollanda-nin-tarimsal-uretimi-nasil-fazla-veriyor2.jpg

Hollanda tarımdaki ithalat payıyla ABD’den sonra dünyada ikinci sırada. Peki tarım arazileri 1 milyon hektarı geçmeyen, toprakları büyük oranda denizden kurtarılmış ve çok az güneş gören Hollanda bunu nasıl başarıyor?

Geçen ayki “Tarımsal üretim meselesi” başlıklı yazımı “Yüksek verimli ve kaliteli tohumları uygun toprak ve iklim koşullarında yetiştirdiğiniz zaman güneş ışınları üretimin büyük bir kısmını zaten yapıyor. Bunları bilimsel veriler ışığında ve akıl süzgecinden geçirdikten sonra yaparsak elde edeceğimiz ürün miktarı da artıyor. Türkiye’de güneş de var, toprak da var, su da var ama hâlâ istenilen düzeyde tarımsal üretim yok! Acaba neden?” diyerek tamamlamıştım.

Bu yazıyla beraber “Acaba neden?” sorusunun yanıtlarını aramaya başlayacaktım. Bu süreçte tarlasera okuyucularının da görüşlerini paylaşmalarını arzuluyordum. Nitekim, bir okuyucu üşenmeyip araştırmış; üniversitedeki telefon numaramdan bana ulaştı ve bu 80 milyar Euro’luk ihracatın mümkün olamayacağını söyledi! Herhalde Hollanda İstatistik Kurumu’nun da bizdeki gibi rakamlarla oynayıp verileri abarttığını düşünüyordu. Neyse epey bir konuştuktan sonra ikna oldu sanırım.

Tarım alanları Türkiye’dekinin yüzde 4’ü kadar

Sizlerin de sıkça okuyup duyduğu üzere Hollanda tarımsal ürünler dış satımında ABD’den sonra dünyada ikinci sırada yer alıyor. Bir tarafta Kuzey Amerika kıtasının yarısını kaplayan uçsuz bucaksız verimli tarım arazileri olan bir ülke, öte yanda Avrupa’nın batı ucuna sıkışmış tarımsal alanlarının önemli bir kısmı denizden kurtarılmış, yılın pek az bir diliminde güneş yüzü gören Konya büyüklüğünde bir ülke.

hollanda-nin-tarimsal-uretimi-nasil-fazla-veriyor3.jpg

Burada açıklayıcı olması bakımından birkaç rakam vermekte yarar var: 2005 yılı verilerine göre ABD tarımsal arazi büyüklüğü 174 milyon 450 bin hektar; Türkiye 23 milyon 830 bin hektar; Fransa 18 milyon 510 bin hektar; Almanya 11 milyon 900 bin hektar ve Hollanda 908 bin hektar. Bu rakamlardan Hollanda’nın tarımsal arazi varlığının Türkiye’nin tarımsal arazisinin yüzde 3,8’i yani yirmi beşte birinden daha az olduğu bariz bir şekilde görülüyor.

Bu kadar küçük bir araziden 2016’da 85 milyar Euro’luk, yani Türkiye’ninkinden 5-6 kat fazla tarımsal ihracat inanılması zor bir mucize. Bu ihracat rakamı içerisinde bahçe/sera bitkileri yani sebze, süs bitkileri, lale gibi süs bitkisi yumruları, fidanlar ön sıralarda... Et, süt ve süt ürünleri, yumurta, vs. ikinci sırada.

Tabii tahıllar, un, unlu mamuller, işlenmiş gıdalar da önemli bir ihraç kalemi oluşturuyor. Unutmadan hatırlatmakta yarar var; bu 85 milyar Euro temel ve az işlenmiş tarımsal ürünlerin değeri. Tohum ya da sera teknolojileri gibi bilgi yoğun tarım ürünlerini de eklediğinizde toplam tarımsal ürün ihracatı 94 milyar Euro’yu buluyor!

Üretici birlikleri, üniversiteler ve KOBİ’lerin sinerjisi

Burada rakamları konuşurken tarımsal ürün ithalatına değinmekte de yarar var. Hollanda’nın yıllık tarım ürünleri ithalatı geçen yıl 57,1 milyar Euro olarak gerçekleşmiş. Bu ithalatın yüzde 59’u AB ülkelerinden, yüzde 41’i de dünyanın diğer ülkelerinden. Avrupa’nın en büyük limanı olan Rotterdam, Hollanda dış ticaretinde büyük bir avantaj sağlıyor. Hollanda tacirlerinin yüzlerce yıllık dünya ticareti tecrübesini de unutmamak gerekir.

hollanda-nin-tarimsal-uretimi-nasil-fazla-veriyor6.jpg

Örneğin, süs bitkileri dünyanın farklı coğrafyalarında üretilseler de yine dünyanın farklı bölgelerine Hollanda’daki mezatlardan dağıtılıyor. Meyve üretimi pek fazla olmasa da ihraç edilen Hollanda tarımsal ürünleri arasında görülen meyveler daha ziyade yurt dışından ithal edilip tekrar AB’nin farklı ülkelerine pazarlanıyor. Bu ürünlerin üretiminde fide, çelik ve tohumların Hollanda tarafından sağlandığı uygulamalar da epeyce yaygın...

Cari işlem fazlası olan ülkeler arasında Hollanda’nın dünyada 7. sırada olduğunu da belirtmekte yarar var. Geçen ayki yazımın başındaki alıntıda yer alan “Türkiye’nin yıllık 40 milyar doları bulan cari işlem açığını kapatmak için alınması gereken önlemler” için belki bu bir ilham kaynağı olur! Diğer bir anlatımla; Hollanda üreticisi “bizim bilgi yoğun üretimden, hizmet sektöründen kazancımız nasıl olsa yeterli” diyerek yatmıyor. Hükümet de her türlü Ar-Ge desteğini ve kolaylığını sağlıyor.

Bunu duyunca tüm Ar-Ge desteği devletten geliyor anlamı çıkartmayın sakın. Üretici birlikleri, üniversiteler, araştırma enstitüleri ve KOBİ’ler hep birlikte müthiş bir sinerji yaratmış durumdalar; devlet, girişimleri ve yatırımları kolaylaştırma ve kontrolü sağlamada daha önemli bir rol oynuyor.

Araştırma enstitüleri sürekli olarak yeniden yapılanıyor

Bundan 40 yıl önce Hollanda’daki staj deneyimimden bahsettiğim yazıda da belirttiğim üzere tarım topraklarının önemli bir kısmı denizden kurtarılmış. Bu çalışmalar 1600’lü yıllarda başlıyor. Drenaj kanalları ve setler yapılarak alçak alanlardaki su, yel değirmenleri ile boşaltılıyor. Buradan elde edilen topraklar ıslah edilerek tarıma uygun hale getiriliyor.

Tarlaları nadasa bırakmak yerine akılcı münavebe uygulamaları ile topraklar bir taraftan ıslah edilirken verimliliği de daim kılınıyor. Yüzyıllardır bu olumsuz doğa koşullarına karşı devam eden yoğun çabalar Hollanda’da müthiş bir mühendislik altyapısı oluşturmuş...

hollanda-nin-tarimsal-uretimi-nasil-fazla-veriyor1.jpg

Mühendislik altyapısı deyince sadece inşaat anlaşılmaz umarım. Ziraat mühendisliği konusunda Wageningen Tarım Üniversitesi dünyanın en saygın eğitim kurumlarından olma özelliğini yıllarca sürdürdü. Wageningen çevresinde bulunan farklı konulardaki tarımsal araştırma enstitüleri de doktora eğitimi verecek düzeyde çalışmalar yapıyordu.

Benim en çok dikkatimi çeken hususlardan birisi, bunların her 2-3 yılda bir yeniden yapılanmaya gitmeleriydi. Tabii bu bizdeki gibi politikacıların keyif ve arzuları ya da partililere kadro imkânı yaratmak için yapılan düzenlemeler değildi. Dünyada meydana gelen değişmeler, üretici ve tüketicilerden gelen talepler, teknolojik gelişmeler doğrultusunda bir yeniden yapılandırmadan bahsediyorum.

Nitekim son zamanlarda gençlerin tarım eğitimine olan ilgilerinin azalması, tarımsal araştırmalarda temel bilimsel araştırma girdilerinin artması ve benzeri nedenlerle 1997 yılında Wageningen Tarım Üniversitesi, Bakanlık Araştırma Enstitüleri (DLO) ile birleşerek Wageningen Üniversitesi ve Araştırma Merkezi (WUR) adını aldı. Bu arada, tarım eğitiminin tamamen dışlanmadığını ancak öğrenci taleplerigöz önünde bulundurularak yaşam bilimlerinin yani moleküler biyoloji ve biyoteknoloji gibi konuların ağırlık kazandığını vurgulamalıyım.

Fakülte ve bölüm sayısı değil, nitelik ön planda

Yukarıda da belirttiğim gibi araştırma enstitüleri özellikle yüksek lisans ve doktora programlarının önemli bir altyapısını oluşturuyor. Bu haliyle WUR 2017 yılında “Times Higher Education Index” dünya üniversiteleri sıralamasında 25., yaşam bilimleri kategorisinde ise 16. sırada bulunuyor.

hollanda-nin-tarimsal-uretimi-nasil-fazla-veriyor4.jpg

Bizde ise kaliteden ziyade sayılar önde tutulduğundan 30 kadar ziraat fakültesi, 47 adet de moleküler biyoloji ve genetik bölümü her yıl yüzlerce mezun veriyor. Ancak, bu fakülte ve bölümler ne yazık ki öğrencilerin hak ettikleri eğitimi veremedikleri gibi değişen dünya koşullarında ülke ihtiyaçlarına yanıt verecek nitelikte mezunlar da veremiyorlar. Bir zamanlar moda olan biyoteknoloji, sonra moleküler biyoloji ve genetik, şimdilerde ise nanoteknoloji, devletin ayırdığı Ar-Ge kaynaklarını paylaşmanın bir aracı durumunda...

Bu konuyu bundan birkaç ay önceki yazımda ele aldığım için yinelemek istemiyorum. Ancak, üniversiteler bu durumdayken araştırma enstitülerinin durumunun daha iyi olmasını beklemek de abesle iştigal olur.

Üretimin her aşamasında teknoloji

Tekrar Hollanda tarımına dönecek olursak. Tüm doğal olumsuzluklara rağmen üretimin, daha doğrusu verimliliğin bu kadar yüksek olmasının en önemli nedeni, üretimin her aşamasında aklın, bilimin ve teknolojik gelişmelerin kullanılması diyebiliriz.

Hollanda denince akla tabii ki ilk olarak lale, yanında seralar ve seralardaki üretim geliyor. Örneğin, bundan tam 25 yıl önce ziyaret ettiğim 60 bin m² domates serasında, seralar için geliştirilmiş sodyum buharlı SON-T lambalar 24 saat kullanılıyordu. Bunun için gerekli elektrik, seranın hemen yanı başındaki doğal gazla çalışan jeneratörden elde ediliyordu. Bu işlemden açığa çıkan ısı serayı ısıtmada,

CO2 de kontrollü olarak sera içerisine basılarak (CO2 gübrelemesi) bitkilerin daha fazla fotosentez yapması sağlanıyordu. Kaya yünü içerisindeki bitki kökleri de sıvı gübreyle besleniyordu. Sıralar arasındaki su kanalcıkları da toplanan domateslerin hem ezilmeden toplayıcı konveyörlere taşınmasını hem de yıkanmasını sağlıyordu. Ürünlerin de hemen tamamı Almanya’ya gönderiliyordu.

hollanda-nin-tarimsal-uretimi-nasil-fazla-veriyor5.jpg

İsrail ile rekabet ıslahta yeni ıslah programlarını getirdi

Tüm bu teknolojik üstünlüğe rağmen domateslerin pek de lezzetli olmaması tüketiciler arasında Hollanda domateslerinin itibar görmemesine neden oluyordu. Bu tüketici memnuniyetsizliğini iyi değerlendiren İsrailli araştırmacılar uzun yola dayanıklı sert domates ıslahı yerine daha lezzetli domates çeşitleri geliştirerek domates tohumculuğunda Hollanda şirketlerini solladılar. Tabii Hollandalı araştırmacılar da buna karşı yeni ıslah programları geliştirdiler. Hatta tohum firmaları bir araya gelerek KeyGene isimli bir moleküler ıslah laboratuarı kurdular. Böylece dünya piyasalarındaki rekabetçi konumlarını devam ettirdiler.

Sera teknolojileri de sürekli gelişiyor. Türkiye’de LED ışıkları köprüleri ve binaları süslemek için pek bir sevildi... Hollanda’da ise binaları süslemek yerine olmayan güneşin yerine LED lambalarını sera üretiminde en verimli nasıl kullanırız sorusu soruldu ilk olarak. Yapılan önceki araştırmalar ile bitkilerin en verimli fotosentez için hangi dalga boyundaki ışıkları tercih ettiğini göstermişti. Şimdi Hollandalı üretici için yapılması gereken seraları sadece bu dalga boylarındaki LED ışıkla aydınlatıp hem daha ekonomik hem de daha yüksek verim elde etmekti...

Hollanda’dan bu tip örnekler hayvancılık ve gıda sektörü için de verilebilir. Ancak, ben tarlasera konuları çerçevesinde yazıyı burada bitirmeden önce dikkatimi çeken bir konuyu paylaşmak istiyorum. Geçenlerde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 2018-2022 Stratejik Planı’nın açıklandığını duydum. Henüz Planı tam incelemedim ama, daha başlarda, bir önceki Stratejik Plandaki hedeflerin sadece yüzde 17’sinin gerçekleştirilememiş olduğunu görünce merakım iki kat arttı...

İnceleyip önümüzdeki ay görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.

Sayfa ilk kez okundu.

En çok okunan makaleler

Yorumlar
  • Osman Yanık

    Sayın Selim Çetiner Hocam Kaleminize, yüreğinize sağlık. Hollanda; çalışkan insanların ülkesi, Bizim de onlar gibi olmamız için, şimdiden 20 yıl sonrasına yatırım yapmamız, yani eğitime ağırlık cermemiz lazım. Yoksa bu kafayla bizden bir bişey olmaz. Saygılarımla.

    irem erol

    Aslinda pek de caliskan olduklari soylenemez. Ama kaynaklarini (isgucu, zaman, para vs) cok verimli kullandiklari; bilimi ve akli leyhlerine kullandiklarini soyleyebiliz.

  • Aleyna Akar

    Sayın Hocam merhabalar Ben lisede 11.sinif öğrencisiyim. Bir münazaraya katildim. Sanayi tipi tarim insan sagligina yararlidir. Tezini savunacagim. Bana bu konuda yardimci acak yazilarinizdan ornek verirseniz çok sevinirim. Tesekkurler

  • Kurban ARIKAN

    Hocam buyurun Sivas'ta çiftçiyim bu hava şartlarında arazi şartlarında ne yapmamız gerekiyor kuru tarımda hadi siz akıl verin birlikte uygulayalım

Yorum Yaz

Yorumunuz Gönderildi